KUR’ANDA EDEBİ YÖN
**Basit birtetkik , Kur’an’ın dil ve ifade yönünden hiçbir kitaba
benzbenzemediğini ortaya koymaya yetecektir. Ayrıca üslûp ,mana ve muhteva
bakıbakımından da Kur’an eşsiz veemsalsizdir.
** Kuran’ın nazil olduğu devirde büyük şair Lebid Kuran’ın icaz ve belâgatına hayran kalıp Müslüman olmuştu. İman etmeden evvel okuyucuları hayran bırakan Lebid iman ettikten sonra iki mısra bile yazmadı. Hz. Ömer kendisinden şiir yazmasını istediği zaman , sure-i bakarayı yazıp gönderdi. Altına da şunu yazıyordu : “ Ey ALLAH ‘ın peygamberinin halifesi! Kusura bakma Kur’an nazil olduktan sonra ben artık şiir yazmıyorum.
** Cahiliye devrinde yetişen büyük şairlerden velid bin Mugirede ;
“ ALLAH ‘a yemin olsun ki onda bir tatlılık onda bir güzellik ve incelik vardır. Şüphesiz Kur’an bütün sözlerin üstündedir, onun üstüne çıkacak bir söz yoktur. dediği halde bir müddet sonra kibir ve inadından vazgeçmeyerek“O çok tesirli bir sihirden başka bir şey değildir “ diyerek Kuran’ı kabule yanaşmamış , şeytani bir takdirle küfürde ısrar etmiştir.
üstlenen Mekke’nin ileri gelenleri bile Kuran’ı dinlemeye olan arzularına engel olamamışlardır. Birbirlerinden çekinen ileri gelen bazı müşrikler gizli gizli Kur an'ı dinlemek için geceleri Rasulullah’ın evinin etrafında mevzilenmişlerdir.Tarihin tescil ettiği bu kişilerin başında ebu Süfyan bin harb, Ebu Cehil bin Hişam ve Ahmet bin şerik gibi Kureyş ‘in ileri gelenleri başta gelmektedir.
**Kur’an ‘ın olağanüstü üslubu karşısında onu dinleyen herkes şaşırmış ve böyle bir eserin insan oğlu tarafından meydana getirilemeyeceğine kani olmuşlardır. Bunun aksini iddia edenlere karşı bir cevapta ; Kuran’ın , ins ve cinlerle hepsinin birleşip , güçleri yeterse onun bir benzerini getirmelerine davet etmesi ve asla getiremeyeceklerine dair hükmü açıklayarak meydan okumasıdır.
( Bakara: 23-24, İ İsra: 38 ). Bu meydan okuma karşısında o günün
müşrikleri ve 14 asırdan bu yana Kur’ana itiraz edenler onun 114 suresinden sadece birinin bile bir benzerini oluşturmaya muvaffak olamadılar.
** yukarıda da görüldüğü gibi Kuran’ın icaz ve belagatı karşısında mü’min kafir herkes hayran kalmıştır.
KUR’AN VE ONA İNANALAR
Nefis, şeytan ve itirazcılar ne derse desin Kur’an hakikatlerini inkar güneşi
balçıkla sıvamaya çalışmak kadar abestir.Acaba ona inananlar cahil insanlar, mıydı düşünmeye ve anlamaya kapasiteleri yok muydu? veya ilimden uzak kimseler
miydi?
İşte onlardan bazıları:
** İşte hadis üstadlarından , dev hafız , büyük hafıza dahisi Ahmed bin Hanbel. Onun bir milyon hadisi ezberden bildiği söylenir.
** İşte Hz. Muhammed’e (sav) en yakın sahabelerden Hz. Ebu Hureyre,
duyduğu bir şeyi ikinci bir defa tekrar etmeye lüzum görmeden ezberleyen bir hafıza dahisi.
** işte vahiy katipliği yapmış Zeyt bin sabit, Efendimiz (sav ) kendisine “ sen biraz ibraniceyi belle “ dediği zaman 15-20 gün içinde mektup yazıp , mektup tercüme edecek kadar ibraniceyi öğrenen bir dahi idi.
** İşte “ Duyup da unuttuğum bir şeyi hatırlamıyorum “ diyen İmam-ı Şafi
** İslam dünyasının ve ortaçağ Latin aleminin fikir babası olan ve batıda hala tıp üzerine kitapları kabul edilen İbni Sina
** İşte Deskartes’ten asırlarca önce şüpheyle yola çıkmayı bir metot olarak kullanmış , Kant’tan çok daha önce nazari aklın sınırlarının gösterilmesinde başarılı olmuş büyük dahi İmam-ı Gazali
** İşte fizik , kimya, matematik, astronomi , felsefe ve dinler tarihi
konularında826 kitap yazmış atom teorisinin ilk sahibi diyebileceğimiz Türk asıllı ilim adamı Cabir bin Hayyam
** İşte bir çağı açıp bir çağı kapamış büyük dahi Fatih Sultan Mehmet
Evet görüldüğü gibi Kur’ana iman edenler cahil insanlar değildi. Avrupa’da ortaçağda düşünceye vurulan zincirler kırılınca Kilise ile ilmin zıtlaşması sonucu reform hareketi meydana geldiği sırada İslam alemi Endülüs’ten Buhara kadar etkisini üç kıtada hissettirecek ilim ve irfan merkezlerine sahipti.Aslında tahrif olmuş hristiyanlığa layık görülmesi gereken “ ilim ve akla karşı bir sistem” yakıştırması maalesef maksatlı ve sistemli olarak 20. Yy da özelli özellikle basının kullanılması ile kur’anın getirdiği hükümlerden müteşekkil "İslam “ için kullanılmıştır. Elbette kur’ana inanmayıp ta büyük ilmi geliş- melere imza atan alimler yetişmiştir. Fakat Kur’anı hiç incelemeden , yetiştikleri ortam dolayısıyla onun hakikatlerine ulaşamadıklarından Kur’anı anlayıp ona bağlanamadılar.
SONUÇ OLARAK;
Kur’an hakikatlerinin bu kadar açık olmasına rağmen acaba bazı insanlar neden ısrarla onun tartışmayı düşünmenin bile abes olacağı beyanlarına itiraz edi-yorlar, galiba bu sorunun cevabı , insanların nefis ve hevalarını yenip ruhlarını disip lin altına alamama zaafları ve insanın yaradılışından itibaren O’na düşman olan şeytana uymalarıdır. Fakat onlar ne kadar itiraz ederlerse etsinler , kadar islamiyetin nurunu söndürmeye çalışırlarsa çalışsınlar ;
*** “ KİM DOĞRU YOLA GELİRSE KENDİ İYİLİĞİ İÇİN GELİR . KİMDE
SAPARSA ANCAK KENDİ ALEYHİNE SAPAR“
(İsra /15)
bize düşen ise ; “ İçinizden hayra çağıran , iyiliği emredip kötülükten men eden
bir topluluk bulunsun işte kurtuluşa erenler onlardır.”( Ali- İmran 124)